19 Kasım 2011 Cumartesi

HZ DAVUD VE HZ SÜLEYMANIN HÜKÜM VERDİĞİ KOYUNLAR

HZ DAVUD VE HZ SÜLEYMANIN HÜKÜM VERDİĞİ KOYUNLAR
AHMET BAYDAR


“Rabb’ın topluluğu çobansız koyunlar gibi kalmasın." (Eski Ahit, Sayılar 27/16- 17)

Klasik eserlerimizde, Hz Davut ve oğlu Süleyman’la ilgili olarak bir koyun kıssası anlatılır. Kıssaya göre; bir adamın koyunları geceleyin başka bir adamın ekinine girer. Ekin sahibi, bu durumu Hz. Davud’a şikayet eder. O da, koyunların tarla sahibine verilmesine hükmeder. Daha sonra ekin sahibi, Hz. Süleyman’a gelir. Fakat o, babasının verdiği hükmü kabul etmez. Ekinler eski haline gelinceye kadar koyunların tarla sahibinde kalması gerektiğine hükmeder.

Müfessirler, bu rivayetteki garipliklere aldırmadan, üstelik Kur’ân’ın da bu olaydan bahsettiğini öne sürerek ilgi kurdukları bir ayate şu anlamı verirler:

“Davut ile Süleyman'ı da hatırla. Hani ikisi de ekinlik hakkında hüküm veriyorlardı. Hani bir kavmin koyunları ekin içinde geceleyin yayılmıştı...” (Enbiyâ 21/78-79)

Kitab-ı Mukaddes'te ve Yahudi eserlerinde böyle bir kıssa anlatılmamıştır. Bu konuda Rasûlullah'a isnat edilen bir hadis de bulunmamaktadır. Öne sürülen bu muhtevayı Kur’ân da başka bir bölümde ele almamıştır. Zaten yukarıdaki ayete yakından bakıldığında meselenin hiç de öyle olmadığı anlaşılmaktadır.

Ayette dikkat çekmek istediğimiz ilk husus, “kavim” kelimesinin durumudur. Bu kelime belirlidir. Buradan, bahsi geçenin herhangi bir kavim değil, söz akışından bilinmesi gereken belli bir kavim olduğu anlaşılır.

Dikkat edilmesi gereken ikinci husus “ekinlik” anlamındaki “hars” sözcüğüdür. Bu sözcük de belirlidir. Demek ki bu da her hangi bir ekinlik değil, söz akışından anlaşılması gereken belli bir ekinliktir. (Bkz. En’âm 6/136)

Önceki ayetlerden süregelen bağlama göre o belli kavim İsrailoğulları’dır. Eğer bilinen kavim İsrailoğulları ise, bilinen ekinliğin de onların ekinliği olması gerekir. Aslında bu ekinlik onların yurdudur. Bir yurda ekinlik tabir edilmesinin sebebi ise; yönetime kavuşmamış olan İsrailoğullarına “koyun” tabir edilmiş olmasındandır.

Yani ayetteki “Kavmin koyunları” ifadesi, o zaman yöneticisiz olan toplumun genel durumunu resmetmektedir. Nitekim, zamanın İsrailoğulları Tevrat’ta; dağılmış, çobansız koyunlar olarak nitelenmiş, (I. Krallar 22/17) ülkelerine otlak denmiş, ikisine birden de “Rabb’ın otlağının koyunları” tabir edilmiştir. (Bkz. Yeremya 23/1-5)

Yukarıdaki ayette dikkat edilmesi gereken üçüncü husus; yayılma anlamı yüklenen “n-f-ş” köküdür. Bu kök Kur’ân’da başka bir ayette daha kullanılmıştır. Oradaki anlamı, “yayılmak” değil “dağılmak”tır. (Kâri’a 101/5). Yukarıdaki ayette de böyle olmasına mani bir şey yoktur.

Ayette dikkat edilmesi gereken dördüncü husus ise söz akışıdır. Yeryüzünde biri diğerine varis olan iki “halife-peygamber”in hakimiyetlerinden söz edilen bir bağlamda “hüküm verme” sözcüğüne, “yönetme” anlamı verilmesi herhalde gereklidir (Benzer kullanım için bkz. Sâd 38/26).
Bu durumda ayete şu anlam uygun olacaktır:

“Bir de Dâvud ve Süleyman’ı hatırla. Hani Ekinlikte yöneticilik etmişlerdi, Kavmin koyunları orada dağıldığında. Biz yönetimlerine tanıktık.” (Enbiyâ 21/78-79)

Buradan anlaşılması gereken; yöneticisiz olarak dağılmış bulunan İsrailoğullarının, iki melik-peygamber tarafından yönetime kavuşturulmalarıdır. Bu ayetten sonra, hükmün özellikle Hz. Süleymân’a belletildiğinin zikredilmesinin sebebi ise, onun özel durumundan dolayıdır. Çünkü o, sayılamayacak kadar büyük bir kalabalığın ortasında ve çocuk yaşta iken babasına varis olmuştur. (Eski Ahit, I. Krallar 3/7-8)

Ahmet Baydar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder