rinde yoğunlaşmaktadır: Bununla beraber açıklamalar cesedin ne kadar önemli
olduğunu da göstermektedir.
Aynı zamanda “Şüphesiz biz Süleyman’ı denedik ve tahtı üzerine bir ceset
bıraktık.” ayetindeki sembolizm, bu pasajlar boyunca ve kıssaların kendi özellikleri
ve işlevleriyle beraber açık bir şekilde görülmektedir. Asla göz ardı edilmemeli ve
akıldan çıkarılmamalıdır ki, masallara/hurafelere karşın bu gibi kıssalar, ortaçağ
tarihçileri ve kıssacıları tarafından Süleyman’ın durumu ile ilgili açıklığa kavuşturu-
lan ve rasyonalleştirilen Kur’anî materyallerin etkili bir ifadesidir. Aslında tarihçiler
bizim saygımıza ve iltifatımıza layıktırlar. Dolayısıyla 38 Sad 34. ayetini okumak,
ortaçağ İslam tarihi kıssaları vasıtasıyla bildirildiği gibi, bu ayettte birçok olayın
görülebileceği fikrini bize vermektedir. Aynı şekilde bu ayet ile ilgili, iç çatışmanın
bir tezahürü veya somut bir örneği olarak Fahreddin Razi tarafından başka görüş-
ler de ileri sürülmüştür. Süleyman’ın küçük çocuğunun -önce cesedinin bulutlar
tarafından götürülmesi, daha sonra da tahta bırakılması şeklinde- iki defa “ölmesi”,
peygamberin/Süleyman’ın kendi çocuğunun ölümünü kabüllenmede çektiği sıkıntıyı
ve bu kabullenme sürecindeki çeşitli aşamaları göstermektedir. Bu nedenle ifade “bir
ceset” şeklindedir. Bunun sonucu olarak ifade “bir ceset” şeklindedir. Süleyman’ın
yerine Vezirinin geçmiş olması durumunda ise, “ceset” ifadesinin, inziva sürecindeki
çabasından önceki Süleyman’ın bedeni olarak belirtildiğini kabul etmek daha uygun
görünmektedir. Peygamber’in parmağındaki hükümdarlık yüzüğünü gevşetmek,
Süleyman’ı krallığa layık kılan ruhun herhangi bir şekilde tehlikeye girdiğinin veya
yok olduğunun farkına varmasını tasvir etmektedir. Bu nedenle çatışma, Süleyman’ın
aşık olma duygusu ile öz eleştiri yeteneği arasındadır. Bununla birlikte bu olay, ayette
vurgulanan “ceset” için konuyla ilgisi olmayan bir ayrıntı ilave etmektedir.
En çok kinayeli, belki de 38 Sad 34. ayeti ile ilgili en yaygın kıssalarda yansı-
tılan husus, Sahr pasajlarına aittir. Burada Süleyman ile onun farkında olmayışı
arasındaki çatışma, peygamber ile diğer cinler arasındaki iktidar mücadelesinde
somutlaştırılmaktadır. Yine de aralarındaki sınırlar belirsiz olmasına rağmen, farklı
iki şahsiyetin duyguları bozulmadan kalmıştır. Ceset açık bir şekilde cinne işaret
etmektedir. Aynı zamanda bu, hem ortaçağ müfessirleri, hem de çağdaş müfessir-
ler tarafından dikkate alınan en problematik açıklayıcı kıssadır ve kıssanın sıkıntı
verdiğinin delilidir. Psikoanalitik düşüce yapısı içinde, bu bağlantıları gizlemeye
yönelik bir girişimin, diyalog boyunca konu ile ilgili bir araştırma yapmaktan daha
az etkili bir tepki olduğunu söylemeye bile gerek yoktur. Kıssa tarafından ortaya
konan dersler çok yönlüdür ve özetlenmesi de kolay değildir. Ancak yukarıda da
belirtildiği gibi, kıssanın neden olduğu sorulara verilen cevaplar, bizzat tarihsel
metinlerde ustalıkla çözülür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder